Kemah, gerek Osmanlı fethinden önce ve gerekse ondan sonraki devrelerde ileri bir kültür ve refah seviyesine sahip idi. Ortaçağlarda, bilhassa Mengücekler burada yetişen ilim, edebiyat ve devlet adamlarının, Selçuklularının hizmetinde bulunduğu bilinmektedir. Bu itibarla bu devirde Kemah’ın bir takım kültür ve sanat hareketlerine sahne olduğunu söyleyebiliriz. Ancak o döneme ait abidelerden hemen hiçbir şey kalmamış, asırlar boyunca vuku bulan müthiş zelzeleler eski eserleri hep toprağa gömmüştür.
Kemah’ın Osmanlı devrinde de ilmi bakımdan geliştiğini ve Kemah’ta medreselerin eğitim ve öğretim kurumu olarak önemli yer tuttuğunu arşiv kayıtlarında görmekteyiz. Buna göre; Başbakanlık Osmanlı arşivinde ki 1520 tarihli icmal defterinde (maaş ve arazi tescili ile ilgili hususi resmi muameleleri ve tatbik edilen tescili ile ilgili hususi ve resmi muameleleri ve tatbik edilen müfredatın özetlerini açıklayan defter)Kemah merkezinde bir ulu camii, bir medrese, 2 mescid, 2 zaviye(tekke) olduğu kaydedilmiştir. 1530 tarihli evkaf defterine göre de şehirde bulunan tarihi eserler arasında Cemaliye medresesi ve buna ait evkafı görmekteyiz ve bu medresesin 1795 yılında varlığını sürdürdüğü de bilinmektedir.
H.1316 (1898) tarihli maarif salnamesinde Kemah’ta Camii Kebir ve Kemaliye medresesinin ismi zikredilir, ayrıca Rüştiye yani orta mektebi bulunduğu ve bu yılda 53 talebesinin olduğu kaydedilir. Bununla beraber Camii Kebir mahallesinde Gülabi bey Kütüphanesinin varlığından da bahsedilir.
Arşiv belgelerinde görüldüğü üzere Kemah’ın Üskübürt (Yücebelen), Bargisor (Gediktepe), Hudu (Koçkar) ve Urfat (Muratboynu) köylerinde medreseler bulunmaktadır ve bu medreselerde Osmanlı imparatorluğunun ilim merkezi olan İstanbul’un Fatih ve Süleymaniye medreselerinde ilim tahsil etmiş ulema ders vermiştir.
Kemah’tan da İstanbul’a gidip İstanbul’un değişik medreselerinde ilim tahsil eden kimseler vardır ki, misal olarak İstanbul Müftülük kayıtlarındaki kitabelerde medrese kayıt defterinde rastladığımız şu kimseleri zikredebiliriz.
1- Hasan oğlu Yusuf Efendi (d.1305);Çemberlitaş Kadırga arasında yeralan Dizdariye medresesine kayıt yaptırmıştır.
2- Süleyman oğlu Hüsnü Efendi (d.1285)24 Ağustos 1302 de Süleymaniye medresesine kayıt yaptırmıştır.
3- Molla Ahmet oğlu Süleyman Efendi (d.1281) 10 Ağustos 1312 de Süleymaniye de Süleyman subaşı (Kirazlı mescid) medresesine kaydolmuştur.
4- Mustafa oğlu Süleyman Efendi (d.1305);24 Mart 1324 de Şehzadebaşında ki Damat İbrahim Paşa medresesine kaydolmuştur.
5- Mehmet oğlu Ali Efendi (d.1283);2 Haziran 1329 da Fatihte ki Hoca Üveys medresesine kaydolmuştur.
Bunların yanı sıra Osmanlı askeri teşkilatında görev almış ve her biri yine İstanbul’un medreselerinde öğrenim görmüş Kemahımızın mümtaz şahsiyetleri vardır. Bunlar yeniçeri ocağının II.Mahmut tarafından 1826 da kaldırılmasından sonra kurulan Asakir i Mansure i Muhammediye taburlarında tabur imamlığı vazifesini ifa etmişlerdir. Özel bir üniformaya sahip olup taburlarda din hizmetleri yürütüp, ahlaki bilgiler vermiş, cemaatle namaz kıldırmış, teçhiz ve tekfin işleriyle meşgul olmuşlardır.
Arşiv kayıtlarında isimlerine rastladığımız başlıca Kemahlı tabur imamları şunlardır.
İşte vatan coğrafyasının maddi zeminini bayıdır kılan imar hamleleri kadar, ruh iklimini zenginleştiren manevi çabalar da nesiller boyu tesirini sürdüren bir büyük varoluşun eseridir.
Kemahımızın yetiştirdiği bu manevi mimarlar da böylesi bir oluşumun hatırasını yansıtıyor. Biz de bu hatırayı miras bırakanlara sonsuz şükran duyuyoruz ve bu arada Kemah’a manevi yönden hizmet etmiş, Kemah’ta görev yapmış değerli müftülerimizi de saygıyla anıyoruz. İşte kendilerini zikretmekle büyük gurur duyduğumuz Kemah Müftüleri:
Yararlanılan Kaynak:
KEMAH ALİMLERİ, Ömer Menekşe
İstanbul 1996