Paslı Anahtarlar

nsanların bazıları doğruyu bulabilme adına bir ömür tüketirken, bazı insanlar daima doğruluğa karşı yaradılıştan gelme bir meyil içindedirler.

Doğruluk, bizleri saran bir güneş gibi bütün kâinata ve o kâinatı gören gözlere nurunu iletir aslında.

Hüzme hüzme ışıklarıyla, gönül eksenine aydınlık motiflerini nakşeder.

İyi, güzel ve doğru adına insanlığa hiç bir şey sunamayanlar, iyi, güzel ve doğru olan her şeye düşmanlıkla varlıklarına dayanak bulmaya çalışırlar.

Hakikat mağlup edilemez.

İnsanlık kadar eski bu çatışmada, yenilen ve hep yenilecek taraf, ona karşı çıkanlardır.

Eski ve yeni temsilcileriyle yerleri tarihin çöplüğüdür.

Fakat bazı gözler vardır, âmâ kör.

Bazı gözler vardır, baktığı halde görmeyen.

Işıktan korkar bazıları.

Ben bu ışıktan korkanlara bu sıralar çok rastlıyorum.

Işığı söndürebilmek için düğmeye uzanmaya çalışıyorlar ama ışık bir türlü sönmüyor.

Aslında onların ışığı söndürme gayretinin altında yatan bir neden var.

Çok düşündüm bu konuyu Neden, Niçin ve Nasıl diye, sanırım sonunda ışığı söndürmeye kalkışanların bu ışığı neden söndürmeye çalıştığının cevabını buldum. Sebebi Dide-i Huffaş

Dîde-i huffaş (yarasa gözü) gibi. Işığı görünce kapaklarını indirir ve mağara-misali oyuklarına çekilir.

İşte bu gözler, görmezler hakikat ışığını.

Bu gözler karanlığın meftunu, ışığın en büyük düşmanıdırlar.

Yalnız, her zaman göz yummak, biraz da mütevaziyane bir inkârdır.

Hep “ben” diyen ve egolarının esiri olan inkârcılar, birde bu inkârcıların şakşakçıları.

Daha düne kadar arkalarından iş çevirmeye çalışan ve bugün anlamadığım bir şekilde Işığı kırmaya, güneşi söndürmeye çalışan karanlığın kara düşünceli mahkûmları.

İris tabakasından güneşin ışığı göz tabakasına geçince, gözlerini çıkarıp atamazlar ya! Hemen bir çare bulurlar buna karanlığın kara gözlü meftunları ne yapacaklar, güneşin altın ışıkları göz merceğini rencide edince.

Yapacakları belli, ışığın kaynağını yok etmeye çalışacaklar.

Farklı ışık kaynakları türetecekler akılları erdiğince.

Onlar bir taraftan ışığın kaynağını silmeye çalışırlarken bir başka taraftan başka bir ışık beliriverecek.

Onlar hep yok etmeye çalışacaklar, yeni yeni isimler ile yolculuklarına devam etmeye çalışacaklar. Ancak sivrisinekleri yok etmek için bataklığı kurutmak lazımdır.

Akıllarına bir başka çare gelir onların. Güneşi balçıkla sıvamak, “Güneş balçıkla sıvanır mı?” demeyin! Sıvarlar onlar.

Aslında sıvadıklarını zannederler. Hayal ederler güneşi sıvadıklarını. Vehim bulamacı çamurla sıvarlar kendi hayallerindeki güneşi.

Simsiyah ederler. Sakın gökteki güneşi zannetmeyin ha!

Ona hangi el uzanabilir ki? O mücevher parçasına, Allah’ın nûr isminin en önemli bir tecelli noktasına, hangi vehmin sis ve dumanlı havası ulaşabilir, hele bunlar kara düşünce mahkûmları ise, fakat olsun.

Kendi hayallerindeki güneş söndü ya onların, artık müsterihtirler.

Hani devekuşu avcıyı görünce başını kuma sokarmış.

Ta ki avcı onu görmesin. Tabii avcının onun koskoca vücudunu görmemesi mümkün mü?

Zanneder ki o avcıyı görmeyince avcı da onu görmüyor.

Ah zavallı kuş. Ah zavallı devekuşu

Siz güneşi kendi hayalinizde söndürüyorsunuz.

Onu balçıkla sıvamak gayretiniz ise hayal dünyanızdaki sahte güneşler içindir. Yoksa dıştaki güneşe, gökteki inci gibi ışıyan nur kaynağına, nokta kadar bir leke alamadığınız herkesçe malum.

Zira güneş balçıkla sıvanmaz ki.

Ey karanlığın kara kalpli sefilleri;

Ordularınızla dün saldırdığınız gibi bugün de saldırabilirsiniz.

Hakikat güneşini kapatabilmek adına yalan içerikli dünyanızla ne kendinizi ne de başkalarını kandırmayın. Yapmış olduklarınızın altında bir gün eziliverirsiniz. Hesabını veremeyecek hale gelirsiniz.

Kendi kendinizi gülünç duruma düşürmeyin.

Devşirdikleriniz paslı anahtarların her kapıyı açabileceğini sanmayın!

Aklınızdan hiç çıkmasın; Görmek için gözlerin, işitmek için kulakların sıhhatli olması yetmez.

Bırakın benimle yarışmayı, bırakın beni dünyamla, benimle aşık atmayın.

Benimle aşık atmaya kalkarsanız yüzünüz yine kararacak.

Nereden mi biliyorum bunu…

Kara kalplilerin yüzü de karadır.

Tıpkı ötelerde kapkara bir renge bürüneceği gibi... 

Bana yıllarca Gökyüzündeki ayı göstermeye çalışanlardan sıkıldım artık.

Ben artık ışığın kaynağına güneşe yüzümü çevirdim.

Hayatta hep bir felsefeniz olsun, birçok insan birçok şeyi arar birçoğu da bu aradığını bulur ama birçoğu bulamaz.

Çünkü çoklarının aradığı “doğrudur” ama aradıkları yer doğru değildir.

Doğrular, doğru yerde aranmazsa bulunamaz.
 
Recep Babacan
Aralık 2010
instagram facebook twitter

Haberdar Olun